Salı pazarı

                                                           🍑🍇🍎🍒🍁🍓

Sıcak, hafif bir esintinin olduğu güzel bir Ağustos gününden merhaba.

Bugün yaşadığımız şehirde Pazar kuruluyor “Salı pazarı”. Bir çok şehirde vardır değil mi: Salı pazarı, Perşembe pazarı, sosyete pazarı, memur pazarı… Söylemesi ayıp (!) pazardan taze barbunya fasulye aldım, ayıklayıp dondurucuya koymak için. Çok severim taze barbunyayı. Üstelik taze fasulye, ıspanak vs. aksine dondurduğunuz da tadı ve lezzeti değişmez. Ayıklamasını da çok severim, eğlenceli gelir bana; çocukluğumu hatırlatır.

Annem/babam pazardan taze barbunya aldıkların da rahmetli ablamla birlikte karşılıklı oturur ayıklardık.

 Ayıklarken de fasulye tanelerini renklerine göre ayırırdık. Benim çocukluğumda değil derin dondurucu buzdolabı bile küçük boyutta idi. İç hacimleri şimdiki dolapların yanında komikti. Bu yüzden fasulyeleri temiz örtülerin üzerine serer, kuruturduk. Taze fasulyeleri de (çalı / ayşe kadın vs.) yemeklik kırıp kuruturduk. Dolmalık biber, patlıcan, bamya iğne iplikle ipe dizilir güneş görmeyen pencere kenarlarına asılarak kurutulurdu. Kilolarca domates alınır, doğranır sonrada önce çilingirden sonrada iri gözlü elekten geçirilir, büyük yayvan kazanlarda kaynatılarak salça yapılırdı. Sabahın erken saatlerinde başlanan salça faaliyeti akşam karanlığı çökmeye başladığı saatlerde sona erer, kazanın içindeki salça büyük cam kavanozlara basılırdı. O kazanın dibinde kalan salça bulaşığını ekmeğe sürüp yemenin keyfi hala tadı damağımdadır. Çocukluğuma dair özlediğim şeylerin en başında gelir desem yalan değil.

Bahçemizdeki ağaçların meyvelerini de toplar (incir, dut, vişne, ekşi kara, elma, mor erik, badem, ayva, çavuş üzümü…) bazılarını reçel ya da marmelat yapar; birazını da örtülerin üzerinde kuruturduk. Dut mevsiminde mutlaka pekmez yapılırdı. Çocukluğumun geçtiği Safranbolu, rakım dolarak yüksek ve karasal iklim olduğundan kışları soğuk geçerdi. Soğuk kış günlerinde insanın içini ısıtan en güzel şey üzerine bolca dövülmüş ceviz serpilmiş dut pekmezi ile içine tarçınla birlikte elma ve ayva kabuğu, karanfil konulmuş sıcacık kaynatılmış ıhlamur olurdu.

Bugün ise çoğu şeyi marketlerden alıyoruz. Büyük büyük kazanlarda salça yapabilmek için bahçeli evlerimiz yok. Mevsimler o kadar değişti ki kışın adeta uzamış bahar gibi geçiyor. Kışlık hazırlanan yiyeceklerin bozulmadan uzun süre dayanması için soğuk ortam lazım. Her şeyi dolaba veya dondurucuya da koyamıyorsunuz. Kuru ortam gerekiyor.

Aslında galiba kaybettiğimiz en önemli ve özel şey sabırlı, empatik, yardımsever komşuluk ilişkileri.

Evde küçük bir tencerede reçel kaynatsanız “öff! Reçel kokuyor, arılar, sinekler basacak apartmanı” diye feryat ediliyor.

Her neyse, biraz dolmuşum galiba. Yıllar önce Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan’ın oynadıkları Sıcak Saatler diye bir dizi vardı. Orada bir replik vardı, baba karısına: “Rabbim, günümüzü dünümüzden ala getirsin, diyordu. Severim o sözü, hala aklımdadır.

Değerli dostlar, Rabbim günümüzü dünümüzden ala getirsin.

Sevgiyle ve sevdiklerinizle kalın.😍😍😍

Yorumlar