Ah Bu Havalar...

Günaydın…

Gerçekte “gün” aymadı ama yine de herkese içten bir günaydın demek istedim.

Karanlık, kapalı, rüzgârlı, hafif hafif yağmurun çiselediği bir gün. Fırtına beklentisi var. Umarım hiçbir canlıya, hiç kimsenin malına zarar gelmez.



Penceremi açtığımda yüzümü ılık ılık okşayan ama birazda yüreği sıkıştıran bir rüzgâr vurdu yüzüme. Hani bedeni okşar ama sanki insanın içinde “kötü bir şeyler olacak gibi” hissini doğurur ya. Aslında hiçbir şey yoktur ama yine de içinde o sıkışmışlık hissini yaşarsın ya öyle. Biraz yalnızlık ve korku ile beraber melankolik bir duygu taşır insana doğru. Kapatıp camı, çerçeveyi battaniyenin altında uyumak istersin ya da alırsın eline kâğıdı kalemi, yanında koca bir fincan sıcacık çay (kahveci olanlara itirazım yok) başlarsın karalamaya.

Bazen üç dört kıtalık şiir çıkar ortaya, bazen bir yalnızlık öyküsü bazen de bir çocukluk anısı dökülür kaleminden. Bazen de çocuklara bir masal. Kimine göre de resim olur akar kağıdın üzerine. Bazen karakalem, bazen de renk renk boyanır manzaralar.


İnsanın insanla, kendiyle buluşma havaları bu havalar. İçindeki neyse dökülür ya hani. Öfke, huzur / huzursuzluk, sevgi, özlem: bazen uzaktakine, bazen hiiç ulaşamayacaklarına. Gidenlere, gidip de dönemeyeceklere.

Bazen de boş vermişlik sarar içini. Oturup saçma sapan bir TV programıyla deşarj olursun. Bazen de seni neşelendiren ya da ağlayıp içini yıkayabileceğin bir film izlersin.

(Benim favori filmlerim: 1- Evde tek başına 2- Tesadüf (Serendipity)

Herkese göre ayrı ayrı tellerden çalan bir hava.

Ben, bu satırları yazarak sıramı savdım. Şimdi saat ev işleri yapmak için çok erken olduğu için (komşuları rahatsız etmeyelim değil mi) biraz internette gezineceğim. Sonra mutfak, yatak odaları, Witcher ‘ın (kedimiz) kumu-maması, Cesur’un (köpeğimiz) maması derken günlük işler sıraya girecek.



Bu arada köpeğimiz 7-8 yıldır kapımızın önüne  sığınan, beslediğimiz, siteye yeni taşınan bir zat(!!) yüzünden geçen yıl sahiplendiğimiz bir can. Kedimiz de Eylül ayında bir gece sitenin önünde gördüğümüz minik bir yavruydu. Bir-iki gün içinde onu da sahiplendik ve 5-6 aylık biraz yaramaz çok çok ta tatlı bir arkadaş kendileri.

Ne diyoruz: Satın alma, sahiplen.

Anne ve baban seni para karşılığı kimseye satmadı değil mi?

Sevgiyle, sevdiklerinizle, sağlıkla ve huzurla güzel günlere… 😍😍😍


Not: Fotoğraflar bir-iki yıl öncesinden. Ne yazık ki artık penceremizi açtığımızda bu manzarayı değil giriş +4 katlı bir binayı görüyoruz.😣😣😣


 

Yorumlar