Babasına verdiği sözü yerine getirmek için, babasının mezun olduğu okula giden bir genç kızın ablası, arkadaşları ve kendi iç dünyasını anlatan bir hikaye. Son
derece akıcı ve anı yaşatan,
okuru hikayenin içine
çeken bir roman.
HYPERION yayınlarından ve 298 sayfa. Kitabın sonunda bir sonraki romanın bir
bölümü de yayınlanmış,
“Hadi beni de al ve oku!” diyor.
Arka kapak:
“Cleary kardeşler arasında olgunluğu ve güçlü kişiliği sayesinde ailesinin
trajik ölümünün ve ablası Kacey’nin kendi
kendine zarar verdiği
dönemin üstesinden gelmeyi başaran ve daha dengeli olan
kız kardeş, her zaman Livie oldu. Ama
bu dış görünüşünün
ardında, babasının ona söylediği son sözlere tutunmuş küçük bir kız
çocuğu vardı. Babası ona, “Seninle
gurur duyayım,” demişti.
Küçük kızda böyle olacağına söz vermişti.
Ve geçen 17 yıl boyunca her
seçiminde, her sözünde ve her davranışında, elinden gelenin
en iyisini yaptı.
Livie, sağlam bir
plan ile Princeton Üniversitesine
adım attığında amacına
ulaşmakta
kararlıydı: derslerinde çok başarılı olacak, tıp fakültesine yönelecek ve bir gün evleneceği iyi ve saygın bir adamla tanışacaktı.
Planının bir parçası
olmayanlar ise Jell-O fondipleri, hayır diyemediği
cana yakın ve
parti delisi oda arkadaşı, tabii bir de erkek
kürek takımının muhteşem
kaptanı Ashton’dı.
O, Livie’nin olmayan sinirlerini zıplatan kibirli bir pislik ve Livie’nin bir
erkekte istemeyeceği
her şeydi. Daha da
kötüsü Ashton, Livie’nin ölçütlerine tam da uyan kişinin yani Connor’ın en iyi arkadaşı ve evini paylaştığı kişiydi.
Peki, o zaman Livie neden Ashton’ı düşleyip
duruyordu?
Livie kendini, artık
üstesinden gelemeyeceğini
düşündüğü vasat notlar ve kariyer düşleri
ile Ashton’a karşı hissetmemesi gereken
duygular içinde
buluverdiğinde
babasına verdiği sözden ve bildiği tek kimlikten vazgeçmek zorunda kalacak mıydı?”
Keyifli okumalar 📖📖📖
Sevgiyle ve sevdiklerinizle
kalın
Yorumlar
Yorum Gönder