Selam…
Yine bir kitapla karşınızdayım. Çalışırken yaşadığım yer ile işyerim
arasında 20-25
dakikalık bir
araba yolculuğum
oluyordu. Arabada yer bulabilmek içinde biraz erken gidince rahatlıkla kitap
okuyabiliyordum. Emekli olunca biraz rehavete kapıldım sanırım, okumak
konusunda. Ekonomik nedenlerle de kitap satış
fiyatları bazen
insanı ürkütüyor. Elimdekileri bazı
sitelerden satışa koyduğumda da aynı kitabı 45-70 TL arasında
alabileceklerken tanesini 8 TL ye almak istemeleri insanı çileden çıkartıyor. Dursun
diyorum: Kitap kitaptır. Birçok kitabımı en az iki kez okumuşumdur zaten. İnsan ilk okuduğunda gözden kaçırdıklarını ikinci kez okuduğunda daha iyi anlayabiliyor
veya farklı bir bakış
açısıyla değerlendirebiliyor.
MEG oğlumun okumak için aldığı bir kitap. Ben prensip olarak eğer bir kitap filme
çekilmişse önce kitabını okumayı tercih
ederim; filmini bir şekilde
izlemişsem de kitabı
okumamayı… Çünkü, yazarın bakış
hayal gücü ile yönetmeninki aynı olmuyor. Okur, kitaptaki
olayları yazarın anlatımıyla, kendi hayal edebildiği şekilde
değerlendirerek içselleştiriyor. Filmde ise,
senaristin yazdığını, yönetmenin bakış açısıyla
perdeye yansıtıldığı şekilde
algılıyoruz ki bunun içine bolca teknolojide
girince bambaşka bir
şey ortaya çıkıyor. MEG de öyle. Yedi
sekiz yıllık bir hatırlatmayla başlıyor kitap, film ise
kitabın
neredeyse yarıdan
sonrasını anlatıyor. Filmi her ne
kadar “Ay çok severim” dediğim
bir tür olmasa
da keyifle izlemiştim.
Kitabı da beğendim. Okumak
isterseniz kitap PANAMA yayınlarından çıkmış
ve 440 sayfa.
Sayfa: 76
“Beyin sarsıntısını önleyecek
bir donanıma sahip olan genç dişi,
avının parçalanan organlarını aramakla vakit kaybetmedi.
Devasa kafasını sallayarak balçık bulutundan kurtuldu ve aşırı
şekilde hareketlenen
duyularını sakinleştirmeye çalıştı. Yavaşça kendine gelen MEG acısını
daha da şiddetlendiren
ve hassas düzenini
bozan, daha önceden
aşina olduğu yüksek desibel bir ses
duydu…”
Arka kapak:
“TARİHİN
EN ÜRKÜTÜCÜ YIRTICISI… ARTIK TARİH OLMAKTAN ÇIKTI!
Donanma denizaltı pilotu Jonas
Taylor, yedi yıl önce, okyanusların en derin ve en az keşfedilmiş
bölgesi olan
Mariana Çukuru’nda
düzenlenen çok gizli bir görevde yer almıştır. Deniz yüzeyinden
on bir kilometre aşağıdayken gezegenimizin en ürkütücü yırtıcısı, Büyük Beyaz Köpekbalığının
tarih öncesindeki
atası, on sekiz
metre boyundaki ve otuz ton ağırlığındaki Carcharodon Megadolon ile karşı karşıya kalmıştır. Denizaltıyı hemen
yüzeye çıkaran Jonas, canını zor kurtarmıştır ancak kariyeriyle
birlikte, araçta
bulunan iki bilim insanının hayatı da sona ermiştir. Deniz kuvvetleri
komutanlığı, onun konuya ilişkin iddialarını “derinlik sapkınlığı” olarak nitelendirmiştir.
Artık bir paleobiyolog olan
Jonas, tüm dünyayı bu yaratıkların hala var olduğuna
inandırmaya çalışmaktadır. Devasa hayvanların
dondurucu suyun altında yer alan ve vadideki hidrotermal bacalardan fışkıran sularla ısıtılan ılık bölgede hapsolduklarını
iddia etmektedir. Mariana Çukuru’na dönmek için bir fırsat ortaya çıkınca, on
beş santim uzunluğunda beyaz bir dişle geri dönebilmek umuduyla,
kendisine teklif edilen görevi
kabul eder. İnsanoğlunun henüz keşfedilmemiş derinliklerindeki varlığı, köpekbalıklarından birinin yaşam bölgesini terk etmesine
neden olur ve şimdi
onu durdurabilecek tek kişi
Jonas’tır.”
Keyifli okumalar dilerim 📖📖📖
Sevgiyle kalın 😍😍😍
Yorumlar
Yorum Gönder