Yazılarım arasında hep uzun zaman dilimleri oluyor, farkındayım. Ama hayat hep cilveleriyle oyalıyor bizleri. Şehitlerimiz oluyor, yangınlar, seller… Hayatın içinde insanların yaşamlarında kırılma noktaları olunca ben çıkıp “Ooooh!!! Hayat ne güzel! Lay Lay Looom!” diyemiyorum.
(Görsel alıntıdır.)Ülkemizde aslında sınır komşularımızda ve tüm dünyada yaşanan tuhaf olaylar zinciri peş peşe yaşanıyor.
Geçtiğimiz yıl aylarca yanan Avustralya’yı korku ve üzüntü ile izlemiştik. Aynı korku bu sene hem Türkiye’mizi, hem de İtalya, Yunanistan, Fransa, Cezayir ve daha birçok ülkeyi alev topuna çevirdi. Gezegenimizin oksijen deposu ormanlarımızı kül etti. Hala bazı bölgelerde yangınlar devam ediyor. California’ da ki ormanların, evlerin yanışını haberlerden korkuyla izliyoruz. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Yangınlar tam olarak sönmemişken bu seferde sellerle şehirlerimiz
alt üst
oldu. Bartın, Kastamonu, Sinop, Rize, Artvin… Azıcık yağmur yağsa arkasında sel ya da yaka seli haberleri gelmeye başlıyor. Sellerden
en çok etkilenen yerler Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi ile Sinop’un Ayancık
ilçesi oldu ve maalesef ölü sayısı artıyor. Dünyada da birçok yerden sel
haberleri geliyor. Bugün bile ülkemizin Batı Karadeniz bölgesi için sel uyarısı
yapılıyor.
Dünyanın bazı bölgelerinde yer küre ufak
ölçekli depremlerle sallanırken Haiti’de meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremde ölenlerin de sayısı artıyor. İki
gün önce 17 Ağustosta 1999 yılında meydana gelen Gölcük depreminin
yıldönümünde kaybedilen vatandaşlarımız anıldı. Uzmanlar yeni ve kuvvetli bir
depremin her an meydana gelebileceğini,
binaların
depreme dayanıklı lığının güçlendirilmesi
gerektiğini söylüyorlar.
Aslında uzmanlar ve DOĞA bize ne yapmamızı hatta
ne YAPMAMAMIZI net bir şekilde söylüyorlar.
Ø Nefes almak, keyifli zaman geçirmek için illa da ormanın
derinliklerine GİRME diyor!
Ø Piknik yapmak için mutlaka ateş
yakmak, mangalda köfte
yemek ZORUNDA DEĞİLSİN
diyor!
Ø Giderken içi dolu taşıdığın su ve içecek şişelerini boşken daha rahat taşırsın, ORMANIN YÜREĞİNE ATMA diyor!
Ø Nefes almak için gittiğin
ormanı çöplerinle kirletme diyor. O çöpler SANA AİT
diyor!
Ø Yağmur mevsimi dışında görüp parsellediğin yerlerin dere yatağı olduğunu UNUTMA diyor’
Ø Yağmur her mevsim aynı miktarda ya da aynı şiddetle yağmaz, su kenarında YAŞAMA HEVESİNDEN
vazgeç
diyor!
Ø Tükettiklerinin artıklarını sağa
sola ATMA, doğa
bir onların
senin KAFANA ATAR
diyor!
Ø Dönüştürebildiklerini
geri veya ileri dönüştür, tüketimin bir parçası OLMA diyor!
Ø Atalarımızın bize bıraktıklarının bugün bize ve yarın
çocuklarımıza yetmeyeceğinin FARKINDA OL diyor!
Ø Bahçene ve balkonlarına kaktüs, sukulent, camgüzeli dikerken
bir saksıya da domates, biber, salatalık, maydanoz dik, ÜRETİMİN PARÇASI OL diyor!
Ø Bir avuç kadar toprağın varsa bir yıl buğday, bir yıl mısır, bir yıl patates ek diyor! TOPRAĞINI VERİMLİ KULLAN diyor!
Ø Komşun domates yetiştiriyorsa
sen marul ek, dostlarınla alışverişi KESME diyor!
Ø Kocaman evim olsun, salon salamanje, sekiz yatak odası,
ebeveyn banyosu derken evini oturttuğun
toprağı unutma; evinin etrafına toprağa ve iklime uygun en az on-onbeş AĞAÇ DİKMEYİ İHMAL ETME diyor!
Ø Yediğin meyvelerin çekirdeklerini çöpe değil boş arazilere at ki GELECEĞİNİ KURTAR diyor!
Ø Yağmur sularının akıp gitmesini romantizm içeren şarkılarla
seyretme, BİRİKTİR.
Gelecekteki susuzluğa bir nebzede olsa ÇARE OL diyor!
Ø Ülkenin ve yaşadığın şehrin FAY hatlarının farkında ol. Evini, işyerini DOĞRU YERE VE DOĞRU TEKNİKLE YAP diyor!
Ø Yangında, selde, depremde tehlikenin farkında ol! Ne yapman
/ ne yapmaman gerektiğini öğren ve
HAYATTA KAL diyor!
Ø Çocukluğunda anne-babandan,
atalarından, okulda öğretmenlerinden ve coğrafya
kitaplarından ÖĞRENDİKLERİNİUNUTMA! ONLARI HAYAT GEÇİR. ÇÜNKÜ HAYATIN BUNA BAĞLI DİYOR!
Demi Moore’un yıllar önce bir filmini
izlemiştim: Yedinci İşaret – The Seventh Sign. Filmde hamile bir
kadın ve eşi garajlarının üstündeki odayı kiraya veriyorlardı. Aradan zaman geçtikçe dünyanın her yerinde felaketler peş peşe meydana gelmeye başlıyordu. Seller, depremler, tenis topu
büyüklüğünde dolu, balıkların ölmesi
vs. Filmin sonunda kadın kahramanın bir seçim yapması gerekiyordu. Ya kendi
canı, ya bebeğinin ve dünyanın
geleceği…
Dilerim, dilerim gezegenimizi paylaşan hiç
birimiz böyle
bir seçim
yapmak zorunda kalmayız. Bunun
için doğaya rağmen değil doğa ile bütünleşerek bugünümüzü ve geleceğimizi
korumalıyız. Bu dünyada tek başına yaşamadığımızın, bizim sahip olduğumuz YAŞAMA HAKKINA bir kuşun, kelebeğin, örümceğin, köpek
balığının, yunusun,
kurdun, timsahın,
hatta evimizin etrafında
barınmaya çalışan kedi ve köpeklerinde sahip olduğunu
bilmeliyiz. Kendimize, arkadaşımıza gösterdiğimiz
saygı, sevgi ve hoşgörüyü
tanımadığımız ve belki de hoşlanmadığımız kişilere de göstermeliyiz ki bizde hak ettiğimize
sahip olabilelim. Sahip olmak derken gerçek anlamda sahiplikten bahsetmiyorum. Bu
dünyaya yaşamak için gelen ne ilk ne de tek nesil biziz. Öncemizin olduğu gibi bizlerden yüz yıllar
sonrada yaşamın olacağını
bilmeliyiz ve gelecek nesillere de saygı duymalıyız. Saygı
duymanın yolu kendini, aileni ve çevreni sevmekle, korumakla başlar.
Dilerim dünyamızın dört bir t5arafında
meydana gelen felaketler bir an önce sona erer.
Sevgiyle, sağlıkla ve
huzurla kalın❤
Yorumlar
Yorum Gönder