Yat Corona, kalk Corona… Bir yıldır sabahımız akşamımız Corona ile ilgili haberlerle dolu dolu geçiyor. Her akşam sağlık bakanımızın paylaştığı verileri takip etmezsek sanki o günü yaşamamış gibi eksikliğini hissediyoruz. Her sabah dünyanın çeşitli ülkelerinden yapılan canlı bağlantılarla neler olduğunu öğrenmek dünya vatandaşı olmanın en birinci şartıymış gibi pür dikkat dinliyoruz. Kısıtlamalar devam ettiği içinde kafa toprağa saplanıp kalmış pancar motoru gibi tır… tır… tır... çalışıyor. Aklıma deli deli sorular gelip takılıyor. Mesela:
1-
Corona virüsü yani COVID-19 hangi
amaçla üretildi? Daha güçlü bir ülke olmak için biyolojik bir silah olarak diğer ülkelerin insan gücünü zayıflatmak mı, yoksa azalan dünya nimetlerinin –su, tarımsal
ürünler, elektrik, petrol, vs.-herkese yetmeyeceği
korkusuyla zayıfları yok etmek mi.
2-
Belki de Mars veya diğer gezegenlere yerleşmeyi düşünen kalbur üstü şahıslar filmlerde
bolca gördüğümüz kurtarma gemilerine binecek insan sayısını
azaltmaya çalışıyorlar…
3-
Peki ya kısıtlama olduğu gün ve
saatler de dışarıya çıkanlar, maske takmayanlar. Sanırım onlarda gizli
zenginliklerini kesilen cezaları ödeyerek gösterme çabasındalar.
4-
Gidişata bakınca
aklıma şöyle bir soruda takılıyor: Corona ilk çıktığında Çin’ de pozitif olanların evlerine kapatılıp, kapıları
üzerine kaynak makineleri ile kapatılması mı daha doğru –virüsün yayılmasını önlemek için- yoksa bizimki gibi “canım
sen pozitif olmuşsun, eve git, kendini karantinaya al, lütfen sorumlu davran” deyip,
halay çekerken ya da dişçi koltuğunda
bulunca ceza yazmak mı daha
doğru?
5-
Peki bu virüsü –açgözlülük vs. maddi
nedenlerle- ortalığa saçan kişinin kim olduğunu öğrendiğimiz de ki o kişinin
herkesin çok çok iyi tanıdığı biri/birileri olduğunu öğrendiğimizde “Tüüü!!! Allah senin belanı versin, ….”gibi lanet içeren
kelime dağarcığımızı mı çalıştıracağız, ya da ki daha büyük ihtimalle “Abii yapar tabii ya, adamda para gani. Valla helal
olsun, adamın kafası da parası da çalışıyor!”
mu diyeceğiz?
6-
Sağlık kuruluşlarında aşı yapılmaya başladığında bugüne kadar aşıya karşı çıkanlar aynı kararlılıkla karşı duruşlarını koruyacaklar mı yoksa “can tatlı birader” diyerek bu
sefer de “önce ben, önce ben” diye sağlık çalışanlarını darp edecekler?
7-
Bir gün insanoğlu olarak bu virüsün aslında Çin’den Maçin’den gelmediğini,
tam tersine yere attığımız
sigara izmaritlerinin, mendile değil de
yere tükürmelerimizin, lavaboya döktüğümüz kızartma
yağlarının, lavabo açıcıların ve her türlü deterjan
kalıntısının; daha çok ürün elde etmek için toprağı zehirlediğimiz tarım ilaçlarının; Türkiye’de Arjantin mısırı, Hindistan’da Türk domatesi,
Amerika’da Hint biberi vs. tohumları ekerek toprağın dengesini bozduğumuz için “Sevgili Dünyamızın” bizden intikam
aldığını anlayacak mıyız? O kalın
kafalarımıza kendi kendimizi öldürdüğümüz DANK
edecek mi?
8-
Astrologlara göre dijital bir çağa doğru koşar adım
gidiyoruz. Peki bu dijital çağ Logon’ın Kaçışı gibi mi olacak yoksa Uzay 1999 gibi
mi?
9-
Belki de Sandra Bullock ve Sylvester Stallone’un oynadıkları “Cezalandırıcı”
gibi olacaktır.
10-
Jennifer Lawrence, Chris Pratt, Michael
Sheen’in oynadıkları “Uzay Yolcuları” gibi, ya da Jodie Foster ile Matthew
McConaughey’in birlikte oynadıkları “Mesaj” gibi mi olacak. Bruce Willis, Gary
Oldman, Ian Holm’ın oynadıkları “Beşinci Güç” gibi kaç-kovala-kurtul tarzı da
olabilir.
11-
Dünya ve evren bizim sandığımız gibi uçsuz bucaksız değil de
Matruşka gibiyse. Evren sonsuz gibi görünse de aslında iç içe geçmiş evrenlerle kuşatılmış bir küçük
mavi top üzerinde
yaşıyorsak hepimiz? Belki de hepimiz bir
takım insan üstü güçlerin merakla sonunu bekledikleri bir dizinin oyuncuları isek?
12-
Belki
de…
Sağlıklı kalın 💖💖💖
Sevgiyle
kalın
Yorumlar
Yorum Gönder