Kışın karda oynarken ellerimin üşümesini, parmak uçlarım kıpkırmızı olup kartopu
oynamaya inatla devam etmeyi. Atkımın boynumdan çözülüp düşmesini, ayaklarımın ıslanarak üşümesini…
Ben galiba çok özledim… Sıcacık sobanın başında kardan ıslanmış paçalarımı kurutmaya çalışırken yüzümün yanmasını. Sobanın üzerindeki çaydanlığın uykumu getiren, bazen de hayallere daldıran inlemelerini. Odanın havası tazelensin diye sobanın üzerine konulan mandalina ve portakal kabuklarının mis gibi kokusunu.
Ben galiba
çok özledim… Sıcacık tarhana çorbasının
o insanın karnını guruldatan kokusunu. Yanında şifa
olsun diye başına vurulup parçalanmış soğanı. Ya
da mis gibi cevizli Safranbolu yayımı ile yanında kızılcık şerbetini.
Ben galiba
çok özledim… Akşamları
yemekten sonra sobanın üzerinde kestane kızartmayı. Kavurga telinde
mısır patlatmayı. Herkes sırayla masal anlatırken ya da bilmeceler sorarken bir
yandan da döngel, elma, mandalina yemeyi. Ayvayı kesip tuza bana bana yemeyi. Dut
kurusunu cevizle birlikte yemeyi.
Ben galiba çok özledim… Akşamları TRT’de yayınlanan “Radyo Tiyatrosu’nu” dinlemeyi. “Gecenin İçinden’i” dinlerken şarkılardan fal tutmayı, sedire uzanıp hayallere dalmayı. Geceleyin ışığı söndürüp perdeyi açarak karın yağışını seyretmeyi.
Ben galiba
çok özledim… yaz akşamlarında bahçede öteden
ağustos böceklerinin şarkılarını
dinlemeyi. Ateş böceklerinin bahçenin karanlık noktalarında parlayan ışıklarını takip
etmeyi. Dalından koparılmış elmayı şöyle bir üzerime silip te yemeyi. Rahmetli annem reçel yapsın diye dallarından
toplamaya çıktığımız vişnelerin birazını daha
ağacın
tepesindeyken mideye indirmelerimizi.
Ben galiba
çok özledim… İlkbaharın başında olan çağlaları dalından, tazeyken yemeyi. Evimizin önündeki
tarhta açan menekşeleri, aslanağzı, hanımeli, kadife, şebboy, yıldız çiçeklerini. Bahçeye serdiğimiz kilimin üzerinde mahalle arkadaşlarımızla sohbet edip, afiyetle çayımızı içmeyi.
Ben galiba
çok özledim… Yazın sıcak günlerinde
bahçede cep fotoraman okumayı. Yüzbaşı Tommiks, Teksas, Zagor, Kızılmaske kitaplarını değiş tokuşu yapmayı. Barbara Cartland okuyup ilk aşk hayalleri kurmayı. Akşamüzeri mahalle arkadaşlarımızla saklambaç oynamayı. Bahçede dut ağacına bağladığımız ipte sallanmayı.
Ben galiba
çok özledim… Hepsi o kadar uzaklarda
kaldı ki. Sadece anılarda kaldılar. Yine de ara sıra hatırlamak ve yeniden o
anıların sıcaklığını yüreğimin taa içinde duymak.
Ben galiba
çok özledim…
Yorumlar
Yorum Gönder