Kış Gelmiş...




Uzun oldu biliyorum. Bu ayrılık uzun oldu. Elime kalemi (pardon klavyenin tuşlarını) alıp yazmayalı, uzun uzun içimden dökülüp dilime düşenleri anlatmayalı…
Ne yapayım… İş, güç, okul, çocuklar, hayat gailesi derken zaman su misali akıp gitmiş… Öyle böyle değil neredeyse mevsim değişmiş
Ağaçlardan nazlı nazlı, salına salına düşen;  sarıdan kızıla renk yelpazesiyle yaza veda eden yapraklarıyla…
Sevgilisinden ayrılan bir aşığın, oğlunu askere yollayan bir ananın, kızını evlendiren bir babanın, yavrusunu kaybetmiş bir canlının ağlaması gibi dinmeyecekmişçesine yağan yağmurlarıyla…

Uykusunu alamayıp okula geç kalan öğrencileriyle, otobüsü kaçıran memurlarıyla, odun-kömür-ekmek peşindeki garibanlarıyla, güneşi görmeden geceyi bulan çalışanlarıyla…
 Kısa günün telaşı koşturmacası bol, sonbaharı anlatamadan…
ş gelmiş
Bildiğin lapa lapa, tir tir, ıslak kış gelmiş
Denizin rengi, o pırıl pırıl yürek hoplatan mavisinden kasvetli griye dönmüş… Dalgalar deli gibi kumsalı dövdüler tüm gün boyunca. Tabi açıkta ne kadar çer-çöp varsa kumsala kusarak…
 Tek bir yaprağı kalmamış tepesinde evin karşısındaki kavak ağaçlarının. Bugün evsiz kalmış minik bir kedicik ısınmak için kurs yerine geldi…
Hava o kadar soğumuş yani…
Hep Ünol Büyükgönenç’in şarkısı gelir aklıma böyle havalarda. Hani 1979 yılı “Dünya Çocuk Yılı”  ilan edilmişti. Bu sebeple yazdığı şarkı:
“Hava çelik bir ustura gibi/ Dışarda kar yağıyor/ Zemherinin en acımasız günleri/ Dışarda kar yağıyor/ Öyle masallardaki gibi incecikten/ Ya da lapa lapa değil/ Döne döne/ Buram buram/ Dışarda kar yağıyor/ Hava ustura gibi soğuk/ Minicik elleriyle/ Üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk/ Geceleyin araba vapurunda ürkek gözlerle/ Biletçiyi kolluyor/ Dışarda kar yağıyor/ Morarmış ellerini/ Isıtmaya yetmiyor nefesi/ Kimi kimsesi /Gidecek bir yeri yok/ Dışarda kar yağıyor/ Sırtında paltosu yok/ Dışarda kar yağıyor/ Ayağında pabucu yok /Dışarda kar yağıyor/ Hava soğuk çok soğuk çok/ Gün yılın bir çocuk günü olabilir/ Yıl dünya çocuk yılı olabilir/ Onun bunlardan haberi yok/ Üşümüş acıkmış/ Sıcacık bir çörek gibi güneşi düşlüyor/ Sevilmemiş/ Bilinmemiş/ Unutulmuş / Dışarda kar yağıyor” (https://www.youtube.com/watch?v=YzWlkDEB4GY)

Hatırladınız mı? Güzel ve anlam yüklü bir şarkıydı… Anlattığı yüzümüze tokat gibi çarpan acı gerçekler olsa da…
Her şeye rağmen her mevsim gibi kış mevsimi de çok güzel… Başının üstünde çatısı, ayağında sıcacık ayakkabısı, sofrasında bir kap aşı, yüreğini ısıtan aşkı, kar kış telaşı olamayan için…
Ben de diyorum ki:
“Bu karda kışta, evsiz barksız, yemeksiz aşsız, dostsuz arkadaşsız kalmasın hiç kimse. Herkesin bir sıcak aşı, evi barkı, arkadaşı sırdaşı, birde hayır duasını alacağı dört ayaklı bir can yoldaşı olsun… Âmin.”

Sevgiyle, sıcacık kalın