Uzanmış koca burun açık
denize doğru,
Lacivert
ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla
başlar bir dünya
sevgisi,
Deniz
feneri parlar,
Talihe
aldırmadan kayalar üzerinde.
Bulutlar
birleşir alaca düzlüklerde,
Çöker
uzak limanlardan bir sis.
Bir
sıkıntı başlar karanlığında
kaderin,
Bildirir,
yanınca yanınca,
Ömrün
neresindesiniz, aşkın
neresindesiniz?
Yüreğin mi daralıyor,
yıldız ışığında,
Bırak
anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu
götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün
nasıl durmuş sabırla yüzlerce
yıl,
Hep
bu benekte bu deniz feneri.
Bak
deniz savaşlarına,
yaşlı
korsanlara,
Uçan
dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış,
Bir
tek göz kadar kara ve mavi,
Enginle
boş,
Kısmetsiz
balıkçılara bakmış.
Saçlarında
tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,
Yüzünde
bir fırtına tadı.
Durursun
yorgun, umutsuz,
Birden
bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin,
Bir
şey, belki de yaşaman uzadı.
Yaslıdır
dulların ölçülmez özleminde,
Güçlüdür
kocaman geceleri taşır.
Delidir,
konuşmaz, uyumaz,
Sonrasızlığın
iyiliğini bekler, kötü
günlerden,
Akıllıdır.
Sarhoş gemilerimiz sallanır
sallanır,
Gömülmüş kasırgaların
uykusuyla belli,
Kayalar
mezarlara benzer enginlerden,
Duyulur
sudan göğe kadar,
"Ölüsü
kandilli."
Vakit
yok olur, zamandan boşalır
varlık,
Düşmez burçlardan
haber.
Bir
uğursuzlukla ağır
ve yorgun,
Bütün
insanlar bitti sanırsınız,
Deniz
feneri gülümser.
Fazıl
Hüsnü Dağlarca