http://www.dailymotion.com/video/xend5w_ilhan-irem-bugun-benim-dogum-gunum_music
GELİR
MİSİN…
Dün,
şöyle bir sokakları gezdim.
Gezdiğim sokaklar,
İnanmayacaksın ama, seni sordular, nerede dediler,
Kaldırımlar ıslaktı,
Bir şey söylemediler fakat, sanırım,
Ağlamışlar...
Hani dedim ya seni sordular diye,
Bende unuttu bizi dedim,
Aramıyor artık sormuyor,
Öyle yel gibi esip geçti dedim...
Ayaklarım ıslanmaya başladı,
Bilmiyorum ben de çok şaşırdım,
Şaşırdım lakin hak ta verdim,
Haklıydılar...
Gözyaşı dökülmeyen sevgi, sevgi değildi,
Gözyaşı dökülmeden hasret olmazdı.
Haklıydılar...
Sen nasıl bu kadar rahatsın dediler?
Sadece buruk bir tebessüm,
Konuşamadım...
Biraz yürüdüm arkamdan çağırdılar,
Döndüm, derin sessizliğin arasından,
Ararsa selam söyle dediler.
Çok özlediğimizi söyle unutmasın bizi dediler...
Vedalaştık...
Yürüdüm, sizin mahallede bir iş hanı,
Senin devamlı gittiğin
Kapalıydı ...
Camda bir yazı yazıyor okuyamadım,
Yaklaştım, inanmayacaksın ama,
O gelene kadar kapalı yazıyordu!
Hee bu arada camlar da ıslaktı...
Derin bir nefes çektim,
Hemen ilerideki o güzide çay bahçesine gittim.
Senin çadır kafe ismini taktığın yere,
En son oturduğumuz masaya oturdum
Ve en son oturduğum sandalyeye,
Senin ki de karşımdaydı,
Sohbet ettim biraz...
Garson geldi bir şey ister misiniz diye sordu,
İki çay bir su dedim,
Sen hep çayın yanında su istersin ya ,
O yüzden...
Garson şaşırdı, kırmızı papyonuyla oynadı,
Arkadaşınız sonra gelecek herhalde dedi.
Biraz duraksadım evet, evet dedim sonra gelecek.
Çayımı karıştırdım, seninkine dokunmadım.
Bir yudum içtim, bir ses geldi baktım!
Sandalye de konuşmaya başladı,
Seni sordu, yine yok gelmedi mi dedi
Bugün bir tuhaflık var ama anlayamadım.
Tekrarladı sana sordum gelmedi mi? dedim.
Diyor ama ...
Bende sanırım gelmeyecek, seneye belki de öbür sene
Çok istiyorum dua ediyorum, gelsin diye...
Bizim onu düşündüğümüz gibi, özlediğimiz gibi,
Onunla her şeyi paylaşmak istediğimiz gibi
O gösteriyor mu ki dedim...
Çay kaşığı yere düştü,
Eğildim yere, yerlerde ıslanmış,
Sizde mi, sizde mi?
Çayımı karıştırmadan kalktım,
Kordona çıktım, sizin evin önünden geçiyordum,
Baktım!
Sanki balkondasın el sallıyorsun,
Utanmasam karşılık vereceğim
Yüzüme bir damla düştü, sildim bir damla daha,
Arkasından gök gürledi.
Ne diyeceğimi şaşırdım.
Hayaletler şehriydi sanki
Ne oluyor size?
Bu kez ben de eşlik ettim.
Ne yapayım dayanamadım.
Bardaktan boşalırcasına gözyaşıydı yere dökülen,
Bir tarafta bulutlar bir tarafta ben.
Biri omzumu dürtüyor.
Bakacak durumda değildim, bakamadım, devam etti.
Gözlerimi çevirdim, baktım garson,
Yağmur yağıyor uyuyakalmışsınız da,
İsterseniz eve gidin diyor.
Gözlerime düşen çiğ damlalarıyla gökyüzüne baktım.
Rüyası da güzel di dedim.
Sonra,
Gezdiğim sokaklar,
İnanmayacaksın ama, seni sordular, nerede dediler,
Kaldırımlar ıslaktı,
Bir şey söylemediler fakat, sanırım,
Ağlamışlar...
Hani dedim ya seni sordular diye,
Bende unuttu bizi dedim,
Aramıyor artık sormuyor,
Öyle yel gibi esip geçti dedim...
Ayaklarım ıslanmaya başladı,
Bilmiyorum ben de çok şaşırdım,
Şaşırdım lakin hak ta verdim,
Haklıydılar...
Gözyaşı dökülmeyen sevgi, sevgi değildi,
Gözyaşı dökülmeden hasret olmazdı.
Haklıydılar...
Sen nasıl bu kadar rahatsın dediler?
Sadece buruk bir tebessüm,
Konuşamadım...
Biraz yürüdüm arkamdan çağırdılar,
Döndüm, derin sessizliğin arasından,
Ararsa selam söyle dediler.
Çok özlediğimizi söyle unutmasın bizi dediler...
Vedalaştık...
Yürüdüm, sizin mahallede bir iş hanı,
Senin devamlı gittiğin
Kapalıydı ...
Camda bir yazı yazıyor okuyamadım,
Yaklaştım, inanmayacaksın ama,
O gelene kadar kapalı yazıyordu!
Hee bu arada camlar da ıslaktı...
Derin bir nefes çektim,
Hemen ilerideki o güzide çay bahçesine gittim.
Senin çadır kafe ismini taktığın yere,
En son oturduğumuz masaya oturdum
Ve en son oturduğum sandalyeye,
Senin ki de karşımdaydı,
Sohbet ettim biraz...
Garson geldi bir şey ister misiniz diye sordu,
İki çay bir su dedim,
Sen hep çayın yanında su istersin ya ,
O yüzden...
Garson şaşırdı, kırmızı papyonuyla oynadı,
Arkadaşınız sonra gelecek herhalde dedi.
Biraz duraksadım evet, evet dedim sonra gelecek.
Çayımı karıştırdım, seninkine dokunmadım.
Bir yudum içtim, bir ses geldi baktım!
Sandalye de konuşmaya başladı,
Seni sordu, yine yok gelmedi mi dedi
Bugün bir tuhaflık var ama anlayamadım.
Tekrarladı sana sordum gelmedi mi? dedim.
Diyor ama ...
Bende sanırım gelmeyecek, seneye belki de öbür sene
Çok istiyorum dua ediyorum, gelsin diye...
Bizim onu düşündüğümüz gibi, özlediğimiz gibi,
Onunla her şeyi paylaşmak istediğimiz gibi
O gösteriyor mu ki dedim...
Çay kaşığı yere düştü,
Eğildim yere, yerlerde ıslanmış,
Sizde mi, sizde mi?
Çayımı karıştırmadan kalktım,
Kordona çıktım, sizin evin önünden geçiyordum,
Baktım!
Sanki balkondasın el sallıyorsun,
Utanmasam karşılık vereceğim
Yüzüme bir damla düştü, sildim bir damla daha,
Arkasından gök gürledi.
Ne diyeceğimi şaşırdım.
Hayaletler şehriydi sanki
Ne oluyor size?
Bu kez ben de eşlik ettim.
Ne yapayım dayanamadım.
Bardaktan boşalırcasına gözyaşıydı yere dökülen,
Bir tarafta bulutlar bir tarafta ben.
Biri omzumu dürtüyor.
Bakacak durumda değildim, bakamadım, devam etti.
Gözlerimi çevirdim, baktım garson,
Yağmur yağıyor uyuyakalmışsınız da,
İsterseniz eve gidin diyor.
Gözlerime düşen çiğ damlalarıyla gökyüzüne baktım.
Rüyası da güzel di dedim.
Sonra,
Sonra
İnşallah gelirsin diye dua ettim!
GELİR MİSİN?
Turgay Ulupınar
GELİR MİSİN?
Turgay Ulupınar
Mutlu
Yıllar
Bu gün dünyayı istediğin bir
renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sur, sur ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana…
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sur, sur ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana…
Can
YUCEL
BİR DOĞUM GÜNÜ İÇİN
Göklerin yüzü güldü mü
Dünyaya geldiğin zaman?
Azgın sular duruldu mu
Dünyaya geldiğin zaman?
Güneşler gibi tek miydin?
Ay ışığından ak mıydın?
Böyle nazlı çiçek miydin?
Dünyaya geldiğin zaman?
Yıldızlar halin sordu mu?
Bulutlar selam durdu mu?
Yerlerin kalbi vurdu mu?
Dünyaya geldiğin zaman?
Aşkını candan duymuşum,
Canım yoluna koymuşum.
Tam dokuz yaşındaymışım
Dünyaya geldiğin zaman.
Kim bilir nasıl güzeldin,
Göklerden yere süzüldün...
Benim alnıma yazıldın
Dünyaya geldiğin zaman
Sabahattin Ali
Mutlu Yıllar
Bu gün dünyayı istediğin
bir renge boya
Rengârenk batan günü al
karşına
Bir renk, de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz
ve berrak
..........
..........
Can Yücel
HER ZAMAN BİR
KİTABIN SONUNA YAKLAŞIR GİBİ YAŞA..
Her zaman bir kitabın
sonuna yaklaşır gibi yaşa..
Lunaparkta kaybolmuş gibi
yaşa..
Oyuncak dükkanında
kaybolmuş çocuğun iştahıyla yaşa..
Kaybolmuşluğu unut,
etrafına bak!
Yüzmek gibi yaşa, boğulmak
gibi değil..
Uçmak gibi yaşa, düşmek
gibi değil..
Kuş sesleriyle bir ağacın
gölgesinde uzanır gibi yaşa..
Kaşık kaşık çikolata
yeyip, ellerini beyaz tişörtüne silen çocuk gibi yaşa..
Saatlere bakmadan yaşa..
Beklemeden yaşa..
Yorulmadan yaşa..
Bir tırtılın kelebek olma
hayali vardır,
Senin de bir hayalin
olsun..
Öyle yaşa işte!
Boynu bükük soru
işaretlerini boş ver.. Dik ünlemlerin var.
Noktaları at çöpe, kucak
dolusu virgül getirdim sana..
Tanrı'nın sana uzattığı
beyaz kâğıdı geri çevirme...
Yani diyorum ki;
Yaşa da,
Nasıl yaşarsan yaşa!"
-Mornie Menel-